
En son paylaşılan bilgi notumuzda Malpraktis’in genel tanımı yapılmış ve nasıl karşımıza çıkabileceğine ilişkin açıklamalarda bulunmuş ve sizlerle paylaşılmıştır. Malpraktise sebep olan durumlara ve ortaya çıkış şekillerine değinilecektir. Öncelikle belirtmek gerekir ki Malpraktisin ortaya çıkmasında sağlık personelinin tıbbi yasal düzenlemelere ilişkin bilgi eksikliği de sebep olmakta ve hukuki teorik bilginin eksikliği uygulamada tıbbi hata dediğimiz malpraktisi ortaya çıkarmaktadır. Hatta malpraktisin anlamı etik olmayan davranış, bilgisizlik, ilgisizlik, deneyimsizlik veya yanlış tedavi nedeniyle hastanın zarar görmesi anlamına da gelmektedir.
Bu sebeple sağlık personelinin kendisi için ilerde Malpraktis sebebiyle cezai ve hukuki açıdan herhangi bir sorumluluğun doğmaması için eğitimleri sırasında ve görev süresince alanlarıyla ilgili yapılan akademik çalışmalar ve yasal mevzuat hakkında bilgi edinmeye yönelik olarak kendini geliştirmeye çalışması gerekmektedir. Ayrıca sağlık alanında sektörü iyileştirmeye yetkili birimlerin de sağlık personellerinin yasal mevzuat hakkında yeterli donanıma sahip olması açısından gerekli çalışmaları yapması gerekmektedir. Malpraktisin ortaya çıkış şekillerine bakmak gerekirse bunlar teşhis, aydınlatma ve onam süreci, tedavi, konsültasyon aşamasında meydana gelebilmektedir. Teşhis aşamasında malpraktiste hastanın doktor ile ilk teması sırasında meydana gelen tıbbi hata olarak bilinir. Teşhis aşamasında malpraktis ya hastanın doktora başvurması ya da acil vakalar durumunda doktorun hastaya müdahale etmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Teşhis aşamasında muayene eksik yapıldığında veya geç alındığında yanlış teşhis konulabilmekte bu durumda hastaya yanlış tedavi uygulanarak hastaya zarar verici durumlar ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca teşhis aşamasında eksik hasta öyküsü alındığında hastaya yönelik test ve tetkikler gereği gibi yapılmadığında teşhis aşamasında hatalara sebebiyet verilmektedir. Ancak teşhis aşamasının nasıl olması gerektiğine dair herhangi bir yasal mevzuat bulunmamaktadır. Bu sebeple doktor kendisine gelen hastaya tıp biliminin gerektirdiği standartlara göre tetkik ve testleri yapmalı ve elde ettiği sonuçlara göre yapması gereken hastalığı tasnif etmeli ve uygun tedaviyi uygulamalıdır. Eğer teşhis aşamasında hekim gerekli dikkat ve özeni göstererek hastalığı tespit etmezse bundan sonra yapılacak müdahalelerde hatalar sebebiyle hastaya yanlış tedavi uygulanabilir ve hasta zarara uğrayabilir. Bu sebeple doktorun cezai ve hukuki sorumluluğu meydana gelebilir.
Böyle bir durumda Malpraktis meydana gelirse sorumlu olacak kişi teşhis aşamasında gerekli test ve tetkikleri yapmayıp yeterli özen ve dikkati göstermeyen doktor olacaktır. Ayrıca teşhis aşamasında malpraktisin meydana gelmemesinde hastanın eğer bilinci açıksa kendini iyi ifade etmesi daha doğrusu problemini iyi bir şekilde aktarması önem arz etmektedir. Ancak acil bir vakaysa ve doktorun yasal olarak müdahale etmesi gereken bir hastaysa bu durumda doktor belirti ve semptomlara tıp biliminin gerektirdiği dikkat ve özeni göstererek teşhisi koyacaktır. Aydınlatma ve onam aşamasında Malpraktisin ortaya çıkması durumuna bakılacak olursa bu aşama; hastanın, hastalık ve tüm tedavi süreciyle ilgili detaylı olarak bilgilendirilmesi ve buna ilişkin olarak onayının alınmasıdır. Aydınlatma aşamasında doktor kendine gelen hastaya yeterli bilgiyi vermeli, süreci açıklamalı, tedavi şeklini ve içerdiği tüm riskler hakkında açıklayıcı bir şekilde hastayı bilgilendirmelidir. Onam aşaması ise hastanın bu tedavi ve risklere ilişkin aydınlatma aşamasından sonra yapılacak müdahalelere onay vermesidir. Hekimin aydınlatma ve onam aşamalarını gereği gibi yapması hekimin asli görevleri arasındadır. Aydınlatma ve onam aşamasında hasta ile birlikte gerektiğinde hasta yakını da bilgilendirilmeli, aydınlatma tam olarak yapılmalı, onam ise açık bir şekilde alınmalıdır. Aksi takdirde aydınlatma ve onam aşamasındaki yetersizlik hastanın ruhen ve bedenen rıza göstermediği müdahaleler sonucu zarar görmesine sebebiyet verebilir. Bu durumda ise görevli hekimin sorumluluğu meydana gelecektir. Hekim ile hasta arasındaki ilişki sanılanın aksine eser değil vekalet ilişkisi olduğundan bu durumda vekalete ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı hususuna dikkat çekmek gerekir. Yani hekim, hastaya tedavi amacıyla müdahale etmeye başladığında bir sonuç değil bir süreç borçlanmaktadır. Hekim tedavi sürecini üstüne düşen tüm dikkat ve özeni gereği gibi yerine getirerek gerçekleştirdiğinde istenilen sonuç meydana gelmese bile, asli edim yükümlülüğünü meydana getirmiş olacaktır. Hasta ve hekim arasındaki vekalet ilişkisi mahiyetinde olan bu sözleşme türüne bakıldığında söz konusu sözleşme Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen sözleşmeler arasında olup Kanunu’nun sözleşmelere uygulanan temel hükümlere bakıldığında; sözleşmenin tarafları için kanunen getirilen bazı asli edim yükümlülükleri olduğu görülecektir. Bunlardan bir tanesinde sözleşmenin kuruluş aşamasında taraflarının birbirini aydınlatma ve süreç hakkında bilgi verme yükümüdür.
Doktrinde bu durum için ise Culpa in Contrahendo denilmekte ve süreç ile ilgili tarafların birbirini aydınlatma yükümü olarak geçmektedir. Bu durumda hasta ile hekim arasında kurulan vekalet ilişkisine bakıldığında hekimin hastayı aydınlatması hem yasal hem de söz konusu hasta ve hekim ilişkisinin zorunluluğudur. Bu sebeplerden dolayı hekim hastayı aydınlatmalı, hasta gerçekleşebilecek komplikasyonlar ile ilgili tam olarak bilgilendirilmiş olmalıdır. Aksi takdirde doktorun asli edimini yerine getirmemesi, sorumluluğunu doğurabilmekte ve sonraki tedavi sürecinde de bazı problemlerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir. Bazen gerektiğinde aydınlatma ve onam aşaması hasta yakınına da yapılabilir bu durumda hasta yakını iyice bilgilendirilmiş olmalı ve sürecin nasıl ilerleyeceğini anlamış olmalıdır. Bu durum genellikle, aydınlatmanın doğrudan hastaya yapılmasının tedavi sürecini olumsuz etkileyebileceği durumlarda ortaya çıkar. Örneğin çok ağır bir vakanın, mesela ileri derece bir kanser hastasının doğrudan bu şekilde bilgilendirilmesi tedavi sürecini olumsuz etkileyeceğinden hasta yakınına bilgilendirmenin yapılması daha uygun olabilmektedir. Somut olaylara göre doktor aydınlatma sürecinin nasıl yapılmasının daha iyi olması gerektiğine dair birikimleri ile karar verecektir. Ancak böyle bir durumda bile yine de hastanın uygun bir şekilde durumdan haberdar edilmesi ve sürecin, risklerin ve olası komplikasyonların hastaya açıklanması gerekmektedir. Bu sürecin tamamlanmasından sonra hastadan onam alınması gerekmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki; hasta tarafından verilecek onam yazılı olmalıdır. Burada doktor, hastanın kültür düzeyini, okuma ve eğitim durumunu gözeterek tedavi sürecini ilerletmelidir. Acil durumlarda doktorun onam ve aydınlatma ile ilgili sorumluluğuna ve çıkacak sorunlarda Malpraktis hususunun nasıl uygulanacağına bundan sonraki bilgi notu çalışmamızda açıklanacaktır.